ÇOCUKLARDA ALT ISLATMA (Enürazis) VE NEDENLERİ
Bir çocuğun gelişimi anne-baba kadar yakın çevresindeki bireylerden, içinde yaşadığı kültür ve olanaklardan, aynı zamanda okuldaki yaşantısından etkilenmektedir. Bireyin aile, toplum, okul ve işyerinde başkalarıyla iyi ilişkiler kurmasında, toplumsal kurallara uymasında, arkadaşlarıyla ve çevresiyle iyi ilişkilerde bulunmasında, aldığı sorumlulukları yerine getirmesinde, toplum ve çevre tarafından kabul edilmesinde sosyal etkileşimin etkisi büyüktür. Çocuğun sosyal çevresi; ailenin yakın ve uzak çevreden aldığı destekler, çocuğun ne ölçüde gelişeceğini ve toplumun üretken bir üyesi haline geleceğinin belirlenmesinde temel taşlardır. Çocuğun etkilendiği ve destek aldığı ilk yakın çevre ilişkileri aile içinde yaşanmaktadır. Bu nedenle çocuklarda ortaya çıkan psikolojik bir sorunun kökeni aileye ve çocuğun yakın çevresine doğru uzanmaktadır.
Bir çocuk yaşamında karşılaştığı ruhsal ya da duygusal bir problemi kendi kendine analiz edip sözcüklere dökerek durumunu ortaya koyamaz. Bu ruhsal ya da duygusal problem çoğu kez bir davranım bozukluğu şeklinde ortaya çıkar. Örneğin; kekemelik, uyku bozuklukları, dışkı kaçırma (enkoprazis), idrar kaçırma (enürazis) gibi.
Bu davranışlardan biri olan enürazis uygunsuz yer ve zamanda gerçekleştirilen fizyolojik işemedir. Enürazis sıklığı ergenlik dönemine doğru azalır. Ancak 18 yaş civarı ergenlerin % 1-2’si bu durumdan yakınmaktadır. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla daha sık rastlanır. Kendileri küçükken alt ıslatma sorunu yaşamış ebeveynlerin çocuklarının da bu durumdan etkilenme olasılıkları artar.
Genellikle çocuklar bu tür bir davranım bozukluğu sergiledikleri zaman ailenin dikkatini çekerek sesini duyurmayı başarır. Bu noktadan sonra aileye düşen görev ise çocuğunu doğru anlamaya çalışmak ve davranım bozukluğuna neden olabilecek durumları araştırmaktır. Bir çok çocuk 2-4 yaş arasında hem gündüz hem de gece idrar tutma becerisi kazanırlar. 5 yaşından sonra devam eden alt ıslatma davranışı durumunda öncelikle bir çocuk hekimine başvurmak gerekmektedir.
Alt ıslatma davranışı iki kategoride incelenmektedir: Primer tipte; çocuk idrar tutma becerisini daha önce hiç kazanamamıştır. Sekonder tipte ise çocuk en az altı ay kuru kaldıktan sonra tekrar alt ıslatma davranışına geri dönmüştür. Çocuk hekimi alt ıslatmanın hangi kategoride yer aldığını belirledikten sonra bu davranışa neden olabilecek organik ve fizyolojik nedenleri araştıracaktır. Örneğin; mesane kapasitesi, diyabet, epilepsi, sipina bifida, idrar yolları enfeksiyonları gibi.
Çocuk hekimi herhangi organik veya fizyolojik bir hastalık tespit etmediği takdirde psikolojik etkenler akla gelmelidir. Elbette alt ıslatma davranışı birçok durumda psikolojik etkenlere dayanmaktadır; ancak bir rahatsızlık belirtisinin psikolojik olup olmadığına karar vermeden önce mutlaka organik ve fizyolojik nedenlerin elimine edilmesi gerekmektedir.
Psikolojik kökenli alt ıslatma davranışının tek başına ruhsal uyumsuzluğun kanıtı olduğunu söylemek yanlış olur. Altını ıslatan çocuklar arasında ciddi davranış bozukluğu gösterenler olduğu gibi, oldukça uyumlu çocuklar da vardır. Bir başka deyişle, alt ıslatma ruhsal uyumsuzluk belirtilerinden yalnızca biri olabilir.
Çocuğun idrarını tutma ve bırakma davranışı ile ilgili olan birçok psikolojik faktörden söz edilebilir. Bu faktörlerden en sık rastlananı erken ve baskıcı tuvalet eğitimidir. Diğer başlıca psikolojik faktörler ise şu şekilde özetlenebilir:
Anne-çocuk arasındaki çatışmalı ilişki.
Kardeş kıskançlığı: Bebek gibi sevilme ve ilgi görme isteğine doğru bir regresyon oluşmasına neden olur.
Çocuğu korkutarak yapmasının istenmediği davranışlardan kaçınmasını sağlama.
Huzursuz ve baskıcı aile ortamı.
Mükemmeliyetçi anne-baba tutumu.
Çocuğun yaşamındaki yetişkinlerden gelen korkutucu ve örseleyici aile içi şiddet, cezalandırma.
Obsesyon düzeyinde aşırı temizlik ve düzen ile ilgili uğraşları olan anne tutumu.
Çocuğun hissettiği saldırganlık, kızgınlık ve öfke duygusunu ifade etme isteğinin engellenmesi.
Çocuğun yaşantısında travmatik olaylarla karşılaşması: Taşınma, okul değişikliği, sağlık problemleri, ailedeki yakın birinin kaybı gibi.
Bu nedenlerden biri veya bir kaçının çocuğun yaşamına etki etmesiyle alt ıslatma sorunu oluşabilir.
İdrarını tutamayan bir çocuğa karşı ailenin tutum ve davranışları çok önemlidir. Çünkü yanlış tutum ve davranışlar çocuğun daha fazla psikolojik baskı altında hissetmesine neden olarak olumsuz davranışın süregenleşmesine yol açacaktır.
Alt ıslatma davranışı gösteren çocuğa sergilenen yanlış tutum ve davranışlardan bazıları şu şekildedir:
Gece veya gündüz bez bağlama veya alıştırma külotu kullanma.
Yatağın altına örtü serme.
İdrarını kaçırdığı için çocuğa olumsuz davranışlar gösterme, cezalandırma.
Öğrenmenin ilk dönemlerine idrar kaçırdığında çocuğu azarlama, cezalandırma.
Başka insanların yanında çocuğun alt ıslatma davranışından bahsederek utandırma.
Sert tutum ve utandırıcı davranışlar
Annenin bıkkınlık ifade eden davranışlar sergilemesi.
Gece yatmadan önce yiyecek, içecek kısıtlaması yaparak çocuğun kendisini başkalarından farklı hissetmesine yol açma, soyutlama.
Tuvalete erişmenin güç olması.
Altını ıslatma insanlığın en eski dönemlerine kadar uzanmaktadır. Bu nedenle de tarih boyunca çeşitli tedavi yöntemleri denenmiştir. Öncelikli olarak bitkisel tedavi yöntemleri kullanılmıştır. 18. yüzyıl Avrupa’sında demir mandallarla çocuğun pipisi kilitlenmiş yalnızca idrar yaparken mandal çıkarılmıştır. Bu ilkel yöntem kangren vakalarını arttırınca terk edilmiştir. Kızılderililer ise altına kaçıran çocuğu yanan bir kuş yuvasının üstüne tutarak törenlerle iyileştirmeye çalışmışlardır. Günümüzdeki yanlış inançlardan biri de sünnet olan erkek çocuklarında enürazisin kendiliğinden sonlanabileceği yönündedir. Tam tersine birçok erkek çocukta kastrasyon anksiyetesi nedeniyle sünnetten sonra enürazisin geliştiği gözlenmiştir. Yaşadığımız çağda enürazise daha bilimsel yöntemlerle yaklaşmak gerekmektedir.
Alt ıslatma davranışında son yıllarda iki tedavi yöntemi uygulanmaktadır: Bunlardan ilki davranış tedavisidir. Davranış tedavisinde ilk ve en önemli nokta çocukta problemin oluşmasına neden olan psikolojik faktörü tespit edip ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Davranış tedavileri mutlaka konusunda uzman bir psikolog desteği ile birlikte gerçekleştirilmelidir. Diğeri ise farmakolojik tedavidir. Davranış tedavileri yetersiz kaldığında farmakolojik tedaviye geçmek daha uygundur.
Çocukluk dönemi yaşamın en özel yeridir. Çocukluk yaşantıları kişiliğin biçimlenmesinde önemli bir rol üstlenmektedir. Yaşamımızı yöneten gizil güçleri barındıran bilinçaltı çocukluk yaşantılarından izler barındırır. Bir insanın çocukluğunda maruz kaldığı her kötü deneyim onun tüm geleceğini etkileme potansiyeli barındırır. Her çocuk içindeki duygu ve düşünceleri dışa vurmak ve sesini çevresindeki büyüklerine duyurmak için çeşitli yöntemler dener. Biz yetişkinler çocuklarımızı daha dikkatli dinler ve gözlemlersek onların iç seslerini de duyabiliriz. Böylece çocuklarımıza yaklaşımımızda hatalarımız varsa düzeltebilir ve kendilerini yanımızda huzurlu hissetmelerini sağlayabiliriz. Çocuklarımızda oluşan psikolojik sorunlara yaklaşımda en etkili çözüm; onlara sınırsız, koşulsuz bir sevgi ve güven vermekten geçer.
Neşe Coşkun ÖZYAVRU
Uzman Klinik Psikolog