KISKANÇLIK
Kıskançlık; Yunanca ‘Zelos’ kelimesinden gelmektedir. Duygu yoğunluğu ile birlikte rekabet ve gayret anlamındadır. Günümüzde ise daha çok ikili ilişkiyi korumaya yönelik doğuştan gelen bir duygu olarak tanımlanmaktadır.
Shakespeare kıskançlığı yeşil gözlü canavar olarak nitelendirmiştir. Bazı sosyal psikologlar ise kıskançlığı bir ilişkinin yalnızca kendilerine ait olmasını bir gurur sorunu yapan toplumlara özgü olduğunu öne sürmüştür. Diğer bazı psikologlar ise kıskançlığın kişinin izzet-i nefsine yönelik bir tehditten kaynaklandığını bildirmişlerdir.
Kıskançlık karmaşık bir psikolojik süreçtir. Bir kişiyle aramızdaki ilişki, üçüncü bir kişi tarafından tehdit edildiğinde, yani kişiler arası bir durumdan doğar.
Kıskançlık yaşantısı erkek ve kadınlarda değişiklik gösterir. Kadınlarda kıskançlık çoğunlukla bir ilişkiye bağımlılıkla ilişkilidir. Erkeklerde ise öz değerlendirme bağımlılığına; yani erkeğin izzet-i nefsinin partnerinin yargıları tarafından yararlanma derecesine bağlıdır.
Kıskanç kadınlar bir başka mahrem ilişki bulamayacaklarına inanıp ilişkiyi korumaya çalışırken, kıskanç erkekler partneri’nin üçüncü bir kişiye ilgi duymasıyla kendilerini değersiz olarak algılarlar.
Demek ki, erkek ve kadınlar kıskançlığa tepkilerinde farklılaşmaktadır. Erkekler daha ziyade onurlarının yaralandığı duygusuna kapılarak çekiciliklerini ve değerlerini kanıtlamayı sağlayacak başka ilişkilere yönelmektedir. Kadınlar mevcut ilişkiyi korumaya çalışmakta ve tehdit büyük olduğunda başka ilişkiler aramaktan uzaklaşmaktadır.
Kıskançlıkla başa çıkmanın kolay bir yolu yoktur. Pek çok psikolog bir ilişkiyi salt kendiniz için isteme ile kendi kişisel değerlerimiz arasındaki bağı azaltmayı önermektedir. Fakat bu, ne sizin ne partneri’nizin kötü, değersiz veya çirkin olması anlamına gelmez.
Eğer kişisel değerlerimizin tümüyle bir diğer kişiyle ilişkimize bağlı olduğunu düşünüyorsak kıskançlık gerçekten de yeşil gözlü bir canavar olur.
KISKANÇLIĞIN NEDENLERİ
Benliği koruma arzusu eşin başka birisine karşı ilgisine yönelik tepkileri etkileyebilir.
Düşük benlik saygısı, ilişkiyi her zaman tehdit altında algılatır.
Çelişkili sonuçlar bulunsa da kıskançlık daha çok erkeklere mahsus gibi görünmektedir.
Çelişkili olmasının sebeplerinden biri de benlik saygısının ilişkiye özgü kısmının değerlendirilememesindendir.
Kıskançlık ilişkide kendini yetersiz hissetmekle ilişkilidir. Başka alanlarda çok iyi olabilir.
Kişi kendini diğerinden fazla olarak ilişkiye veriyorsa da hissedilir.
İlişkiye bağımlılık da önemli unsurlardan biridir. Kişi kendini ilişkinin ne kadar mutlu yaptığına inandığı süre içinde daha kıskançlaşır.
Duygusal anlamda daha bağımlı olanlar daha kıskançtır. (Onsuz ne yapacağımı bilemiyorum, onunla mutlu olduğum kadar mutlu olabileceğim birini bulmak benim için çok zor.)
İÇİMİZDE YAŞADIKLARIMIZ
Duygular: Acı, kızgınlık, hiddet, kıskanma, üzüntü, korku, keder, aşağılanma.
Düşünceler: Gücenme (bana nasıl bu şekilde yalan söylersin? ), kendini suçlama (nasıl oldu da bu kadar kör ve aptal olabildim?), rakiple kendini karşılaştırma ( ben onun kadar çekici, seksi, akıllı ve başarılı değilim.), sosyal imajı hakkında endişe etme (herkes biliyor ve bana gülüyor.), kendine acıma (ben yapayalnızım, kimse beni sevmiyor.)
Fiziksel belirtiler: Yüz kızarması, terleyen-titreyen eller, nefessiz kalma, mide krampları, baygınlık hissi, taşikardi, uyku bozuklukları.
DIŞARIDAN GÖRÜNENLER:
Sorun hakkında açıkça konuşma.
Bağırma, ağlama.
Konuyu önemsemezden gelme, alaya alma.
Karşılık verme, şiddete başvurma.
Aşk ne olursa olsun onu sevmektir; bağlanma ise kıskançlık acısını taşır. Bu nedenle kıskançlık sevginin getirdiği bir duygu olmaktan çok sevginin olduğu yerlerde daha çok karşımıza çıkan kültürel bir olgudur. Yani kıskançlık duygusunun yaşanmadığı sevgi dolu bir ilişki de mümkündür.
Uzm. Psk. Neşe Coşkun Özyavru