ÖFKE KONTROLÜ
Öfke; hafif bir rahatsızlıktan şiddetli kızgınlık ve hiddete kadar dönüşebilen bir duygudur.
Dünyada bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar ve dozu gittikçe yükselen bir şiddet söz konusudur. Öfkelenmek, bu öfkenin ifade buluş tarzı, saldırganca davranışlar kaynağını insan doğasından aldığı için önüne geçilemeyecek olgular gibi gözükmektedir. Ancak öfke ve saldırganlığın insanın doğasının bir parçası olarak kabul edilmesi bu davranışların önüne geçilmesini de engellemektedir.
Bu konu ile ilgili olarak UNESCO’ nun öncülüğünde farklı ülkelerden bilim adamları 1986 yılında İspanya’da toplanarak bir deklerasyon yayınlamışlardır (Bilgin,2000):
Savaşmak atalarımızdan bize miras kalan bir davranış değildir. Hayvanlar silah kullanarak savaşmadığı gibi yalnızca avlanmak için savaşmaktadır ve kendi türlerine zarar vermezler. Oysa dünyadaki savaşların tarzının zamana bağlı olarak hızla değişmesi kültürün bir ürünü olduğunun göstergesidir.
Şiddet insanların genlerinde mevcut değildir. Bazı patalojik durumlar dışında genler savaşmakta rol oynamaz. Öfkemizi gösterme şeklimiz ve saldırganca davranışlar öğrenme yoluyla insandan insana aktarılır.
Saldırganca davranışların insan yaşamına getirdiği kısa vadeli kazançlar olabilir. Örneğin; isteğini hemen elde etme ya da diğerlerini sindirme gibi. Ancak uzun vadede ele alındığında problemlerini saldırganlık ve şiddetle çözen insanların sosyal işlevlerini yerine getirmede daha başarısız olduğu tespit edilmiştir.
İnsanlar şiddette yatkın bir beyne sahip değildir. Çünkü saldırganca davranışlar üst nöronsal süreçler tarafından tekrar süzgeçten geçirilerek önlenebilir bir duruma dönüştürülebilir.
Savaş içgüdüsel bir süreç değildir. Aksine savaşlar planlanmış stratejik davranışlar, rasyonel faktörler, kısa ve uzun vadedeki getiriler ve götürüler hesaplanarak bilinçli olarak atılan adımlardan ibarettir.
Bu açıklamaya göre öfke duygusunun önüne geçebileceğimiz ve saldırganca davranışlarımızı engelleyebileceğimiz ortaya çıkmaktadır.
Öfke her insanın yaşayabileceği doğal bir duygudur. Öfke duygusunun yaşamımızda sorun haline dönüşmesi öfkemizin ifade ediliş tarzıyla ilgilidir. Öfke çoğunlukla saldırgan bir davranışla ifade edilmektedir. Örneğin fiziksel olarak birine vurma ya da sözel olarak birini aşağılama. Bunun yanı sıra pasif saldırganlık olarak tanımlanan ve aktivite içermemesine rağmen zarar verme niyeti taşıyan hareketsizlik durumuyla da öfke ifade edilebilir. Örneğin, başkalarını rahatsız etmek amacı ile somurtma, işleri ağırdan alma, kasıtlı beceriksizlik, kasıtlı erteleme, sorumluluk almaktan kaçınma, unutma gibi. Oysa öfke duygusunu bir işaret olarak değerlendirip doğru yorumlarsak öfkemizi kontrol edememekten kaynaklanan problemlerin oluşmasını da önleyebiliriz.
→Öfke duygusuyla baş etmekte güçlük çektiğimizi gösteren bazı belirtiler vardır:
→Öfkelendiğimizde çoğunlukla kendimizi kontrolsüz hissederiz.
→Öfkelendiğimizde istemediğimiz davranışlarda bulunabiliriz ya da istemediğimiz sözler söyleyebiliriz.
→Öfkelendiğimizde gösterdiğimiz tepkiler insanlarla olan ilişkilerimize zarar verebilir.
→Öfkelendiğimizde dikkat ve konsantrasyon problemleri yaşarız.
→Öfkeli davranışlarımızın yasal bedelleri ile karşılaşabiliriz.
→Sakinleşmek için alkol ve madde gibi kötü alışkanlıklar edinebiliriz.
Bu belirtileri taşıdığımızı düşünüyorsak bir öfke kontrol problemimiz var demektir. Günlük yaşam içersinde öfkeyi kontrol etmek yerine öfkenin bizi kontrol ettiğini düşünüyorsak bu konu ile ilgili olarak mutlaka uzman bir psikoloğa danışmamız gerekmektedir. Unutmayalım ki, öfkeyi yok edemeyiz; ancak tepkilerimizi kontrol ederek onların bizi mutsuz etmesini önleyebiliriz.