TRANSAKSİYONEL ANALİZ

Eric Berne demiş ki: 
“Tüm çocuklar bir prens ya da prenses olarak doğarlar…”

Ama maalesef doğduktan sonra çoğumuzun yaşamında öyle şeyler olur ki, bu prens ya da prensesler bir kurbağaya dönüşür…Bana sorarsanız, bir çoğumuz koca bir hayatı bir kurbağa olarak yaşayıp, gideriz. Neden bir kurbağa gibi hissettiğimizi ya da neden bir kurbağa gibi davrandığımızı bilemeden… 

Kurbağalardan bazıları, (ki çok küçük bir bölümüdür, bu) bir gün yaşamlarına baktıklarında ne kadar mutsuz olduklarını görürler… Yaşamlarının istedikleri gibi gitmediğini, bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünürler. Bu mutsuz kurbağalardan bazıları değişmek için bir terapiste gitmeye karar verir. 

Terapistin karşısına oturduklarında hemen hemen hiçbiri farkında değildir bir “kurbağaya” dönüşmüş olduğunun. Terapistin kafasındaki plan bu prens ya da prensesi kurbağayı dönüştürmüş olan kötü büyüyü bozup, kurbağayı yeniden bir prens ya da prensese dönüştürmektir. Terapiste gelen kurbağaların neredeyse hiçbiri bu planını beğenmezler… Onların tek istediği yine Eric Berne’nin ifadesiyle “mutsuz bir kurbağa olmak yerine mutlu bir kurbağa” olarak yaşamaktır. Çocukken bir kurbağaya dönüşmüş olduğunu görmek, hele hele geriye dönüp bu büyüyü bozmaya çalışmak çok zor, korkutucu ve acı veren bir süreçtir. Bir çoğu terapiyi daha başında bırakırlar… 

İşler yolunda gider, terapi devam ederse, kişi yavaş yavaş dönüp geçmişte yaşadıklarına bakmaya başlar… Çok zordur dönüp o kurbağaya bakmak, onunla yüz yüze gelmek; o kurbağanın yaşamış olduğu acıları, öfkeleri, hayal kırıklıklarını, yetersizliklerini görmek. Haftalar geçtikçe, kişi yavaş yavaş o kurbağayı tanımaya, onun neden ve nasıl bir kurbağaya dönüştüğünü anlamaya başlar. Geriye kalan tek iş o kurbağaya sarılıp, onu öpebilmektir. İşte ancak o zaman, o kurbağa yavaş yavaş hatırlamaya başlar, aslında bir prens ya da prenses olduğunu…

(Çok sevgili hocam Azmi Varan’dan alıntıdır. Çocukluk büyülerinin bozulabileceğine inanmış bir öğrencisi olarak onun sesi hep kulaklarımda.)